🐏 Van Gölüne Kıyısı Olan Bitlis Ilçesi
QFa13R. Ahlat Selçuklu Mezarlığı Bitlis’e yolu düşen herkesin mutlaka ziyaret etmesi gereken yerlerden biri olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bu arada Bitlis’te deniz var deseler inanmazdım gitmesem. Bitlisde deniz var arkadaşlar Van denizi. Bitlis’in Van gölüne kıyısı olan Ahlat ilçesi 2000 yılındaki başvurusu ile UNESCO Dünya mirasları listesine aday. Tarihi mezar taşları, kümbetler, köprü ve mağara evleri ile ilçe için açık hava müzesi desek abartmış olmayız sanırım. Ahlat Selçuklu mezarlığında anıt niteliğinde 3000’e yakın mezar taşı bulunmakta. Erzen hatun kümbeti,keşiş kümbeti,emir bayındır kümbeti, Hüseyin Timur esen kümbeti, bugatay Aka-Şirin kümbeti,ulu kümbet, Mirza bey kümbeti ve adı bilinmeyen diğer Selçuklu mimarisi kümbetleri ile de ülkemizin kümbet konusunda en zengin ilçesi. Ayni zamanda ahlatta yaklaşık 500 adet neolitik çağdan kalma mağara bulunmakta. Kamp deneyimlemedim fakat Ahlat sahil yakınında Adilcevaz sahilde aygır gölü kenarında çadır açabilirsiniz. Selçuklu Mezarlığı ile ilintili bu içerik ilginizi çekebilir Ahlat Tarihi Milat Öncesine Dayanan Bir Tarih Selçuklu Mezarlığı ile ilgili bir hikaye Söylenen o ki; rus işgali altındayken bir gece ruslar bu mezar taşları ile karşılaşırlar. Ve bu mezar taşlarını uzaktan türk askeri zannederler. Ve bu mezar taşları gece boyunca Ruslar ile Bitlis arasında dikildikleri yerde Bitlis’i savunurlar. 🙂 Yaşanmışlığı ile ilgili elbette şüphe götürüyor. Ancak bize anlatıldığında bu hikayeden keyif aldığımızı söyleyebilirim. Mezar taşları farklı farklı boylarda Bunun sebebini ise daha sonra öğrendik. Meğer mezar taşı ne kadar uzun ve heybetliyse o mezarlarda yatan kimseler de bir o kadar önemli şahsiyetlermiş. Önemli komuta kademesinde yer alan askerler bunlar. Önemli kişilere ait mezarların önünde açıklayıcı metinler mevcut. İsimleri ve kısa künyeleri yazılı. Yaptığımız gezi sırasında kaydettiğimiz video ile mezarlık hakkında bir izlenim edilebilirsiniz. Düşüncelerinizi yorum alanında belirtebilirsiniz. Bundan memnuniyet duyarım. Sevgiyle kalın.
Van Gölü yüzde kaçı Bitlis’e bağlı? Bitlisli vatandaşlar, yüzde 65’lik bölümü Bitlis il sınırları içerisinde bulunan ve “Van Gölü” olarak bilinen gölün isminin “Tatvan Denizi” olarak değiştirilmesini istiyor. Van Gölü – BİTLİS, VAN Bulunduğu İl Bitlis – Van Kapladığı Alan km2 Kordinatlar D 42′ 55° K 39′ 40° Ort. Yükseklik m. Yönetim Planı Yok Van Gölü suyu tatlı mı tuzlu mu? Van Gölü hem tatlı su hem de deniz ekosistemlerinden farklı bir sucul ekosistemdir. Suları tuzlu ve sodalıdır. Göl suyu tuzluluk oranı %o19, pH’sı ise dir. Göl su seviyesi iklime bağlı olarak yükselip, düşmektedir. Van Gölü neden Bitlis değil? çünkü bitlis şehir merkezinin van gölüne kıyısı yok. ancak van şehir merkezinin kıyısı var. ayrıca bitlisin van gölüne kıyısı olan en önemli yerleşimiyse zaten neredeyse bitlis ilinin merkezi konumundaki tatvan ilçesi. muhtemelen şehir göle değil, göl şehre adını vermiştir. Van gölünün kaçı Bitliste? Bildiğiniz üzere Van Gölü; Bitlis il sınırları içinde bulunan volkanik Nemrut Dağı’nın patlaması sonucu, bölgedeki tektonik çöküntü alanının önünün kapanmasıyla oluşmuş bir volkanik set gölüdür. km2 yüzölçümü ile Dünyanın en büyük sodalı gölü olan Van Gölü’nün % 65’lik kısmı Bitlis ili sınırları içindedir. Van Gölünün ne kadarı Bitliste? 2015 yılında yapılan araştırmalara göre gölde piyasa değeri milyar dolar olan 50 tonluk Uranyum vardır. Göl etrafı karadan 430 km.’dir ve bunun 245 km si Bitlis ili sınırları içindedir. Yöre halkına göre gölde bir canavar yaşamaktadır. Van Gölü dünyada kaçıncı sırada? Türkiye’nin en büyük gölü Van Gölü, büyüklüğü bakımından dünyanın en büyük 15. gölüdür. Nemrut Dağı’nın patlamasıyla oluşan volkanik çöküntü sonucu oluşmuş bu göl sodalı ve tuzlu bir suya sahip. Van Gölü, dünyanın en büyük sodalı suya sahip gölüdür. Salda nerede? Salda Gölü, Burdur’un Yeşilova ilçesinin kuzey batısında, ilçe merkezine 4 km uzaklıkta, ormanla kaplı tepeler, kayalık araziler ve küçük alüvyonal ovalarla çevrili hafif tuzlu tektonik bir göldür. Salda gölü Burdur’a 56 km, Denizli’ye 96 km, Antalya’ya 159 km mesafededir. Van Gölünün suyu tatlı mı? Çok sayıda koyu bulunan Van Gölü’nün yüzölçümü km2’dir. Van Gölü hem tatlı su hem de deniz ekosistemlerinden farklı bir sucul ekosistemdir. Suları tuzlu ve sodalıdır. Göl suyu tuzluluk oranı %o19, pH’sı ise dir. Van Gölü neden tuzludur? Van Gölü, Van ili sınırları içerisinde yer alan Nemrut volkanik dağının patlaması sonucunda bölgedeki tektonik çöküntü alanının önünün kapanması ile oluşan volkanik set gölüdür. Van Gölü, suyunun sodalı olan yapısı nedeni ile dünyanın en büyük sodalı gölüdür. Van Gölü Bitlis’in mi Van’ın mı? Van Gölü, Bitlis ili sınırları içerisinde bulunan Nemrut volkanik dağının patlaması sonucu, bölgedeki tektonik çöküntü alanının önünün kapanmasıyla oluşmuş bir volkanik set gölüdür. Çok sayıda koyu bulunan Van Gölünün yüzölçümü km²’dir. Bitlis’in Van Gölüne kıyısı var mı? Van Gölü, 3712 km2 yüzey alanı, 171 m ortalama ve 451 m maksimum derinliğe sahip olup, denizden 1648 m yüksekliktedir. Göl etrafı karadan 430 km olup bunun yaklaşık 215 km’sini Bitlis ili kıyı şeridi oluşturmaktadır. Van Gölü klorlu, sülfatlı ve karbonatlı göller grubuna girer. Van Gölü dünyada kaçıncı büyük göl? Türkiye’nin en büyük gölü Van Gölü, büyüklüğü bakımından dünyanın en büyük 15. gölüdür. Nemrut Dağı’nın patlamasıyla oluşan volkanik çöküntü sonucu oluşmuş bu göl sodalı ve tuzlu bir suya sahip. Van Gölü, dünyanın en büyük sodalı suya sahip gölüdür. Dünyanın en büyük 2 Gölü hangisi? İstikrarlı göller Sıra İsim Uzunluk 2 Michigan-Huron 710 km 3 Superior 616 km 4 Victoria 322 km 200 mi 5 Tanganyika 676 km 420 mi Van gölünün en derin yeri neresidir? Van Gölü’nün etrafı karadan 430 km’dir. Van Gölü’nün en derin noktası 451 metre, ortalama derinliği ise 171 metredir. Van Gölü’nün tuzluluk oranı %0,19’dur. Van Gölü’nün doğu kısmında 4 ada bulunmaktadır.
Türkiye’de geçen yaz yaşanan kuraklıktan dolayı Van Gölü de nasibini almaya devam ediyor. Dünyanın en büyük sodalı gölü olan Van Gölü ve çevresi, yoğun kar yağışı altında kalsa da su seviyesinin azaldığı gölde yaklaşık 60 yıllık Tatvan İskelesi gün yüzüne çıktı. Artan yağışlardan dolayı su seviyesinin yükselmesi beklenirken, iklim değişikliğinin etkisiyle su çekilmesinin arttığı gölde 60 yıllık iskeleyi gün yüzüne çıkardı. İskelenin ahşap kazıklarının yüzeye çıkması, göldeki su kaybını bir kez daha gözler önüne serdi. Bölgeye gelen fotoğraf meraklıları, daha önce suyun altında görülebilen ancak çekilmeyle birlikte gün yüzüne çıkan onlarca yıllık iskeleyi görüntülemeye çalıştı. “Bitlis’te yağan karın Van Gölü sularına katkı sağlayacağını düşünmüştük” Yağan karın Van Gölü’ne etki etmediğini belirten Fotoğrafçı Enes Tarlan, “Türkiye genelinde son zamanlarda yaşadığımız bir kuraklığın olduğunu hepimiz biliyoruz. Bitlis’e yağan karın göl seviyesinin biraz daha yükselmesine sebep olacağını tahmin ettik. Birçok kayanın, iskelenin, eski yapıtın ve mikrobiyalitin görünmemesini temenni ettik, fakat göle çok etkisinin olmadığını gördük” dedi. Öte yandan, Van Gölü ve su yüzeyine çıkan eski Tatvan İskelesi havadan görüntülenirken, Bitlis Meteoroloji Müdürlüğü ise bu kış mevsiminde kentin yüksek kesimlerine yaklaşık 7 metre kar yağdığını duyurdu.
İpekyolu, Van arası uzaklık 8 km. TARİHİ Urartuların başkenti olarak kurulan Van ilinin, o dönemlerdeki ismi “Tuşba” dır. 1548 yılında yörede Osmanlı hakimiyeti başlar. İran sınırında olması nedeniyle, bölge sürekli olarak savaşların ortasında kalmıştır. Bölgenin tarihinde özellikle 1’nci Dünya savaşı yılları ayrı bir yere sahiptir. Bu dönemde Van şehri tamamen harap olur. Van merkezinde savaş öncesinde 70 bin kişi olan nüfus savaş sonrasında 10 bin kişiye kadar düşmüştür. Çünkü şehirde yaşayanların çoğu, Ermeni vahşeti ve katliamları sonucunda şehirden göçerek Diyarbakır, Şanlı Urfa gibi şehirlere gitmişlerdir. Yine savaş sonrasında şehir harap olmuş ve bu yüzden yerleşim yeri bugünkü yeni yerine taşınmıştır. İpekyolu, 2012 yılında Van şehir merkezinin ikiye bölünmesiyle ilçe olur. Peki neden İpekyolu ismi? Bölge tarihi İpekyolu üzerindedir. GENEL Nüfus bakımından Van ilinin en büyük ilçesidir. Yerleşim yeri, Doğu Anadolu bölgesinin Yukarı Murat bölümünde Van gölü kapalı havzasındadır. Rakımı ortalama 1725 metredir. Türkiye’nin en büyük gölü olan Van gölünde kıyısı vardır. GEZİLECEK YERLER ERÇEK GÖLÜ Van gölünün doğusunda, bir set gölüdür. Van gölüne olan uzaklık 20 metredir. İlçe merkezine ise 11 km uzaklıktadır. Gölün derinliği ortalama 18 metredir. Gölün uzunluğu 14 km, genişliği ise 9 km dir. Maksimum derinlik 40 km dir. Burası bir kuş cenneti olarak önem kazanmaktadır. Çünkü, ülkemizde bulunan 454 kuş türünün yarısı burada yaşamaktadır. Ayrıca, filamingo gibi göçmen kuşlar da burada konaklamaktadırlar. Burası, dünyanın en büyük filamingo konaklama alanıdır. Evet, günümüzde burayı ziyaret ederseniz, kuş gözlemevinden kuşları izleyebilirsiniz. ADIR HÖYÜĞÜ VE KALESİ İlçe merkezinin yaklaşık 20 km kuzeyindedir. Yaylıyaka köyünün arkasındaki tepede konumlanır. Bölgede tarih öncesi bir yerleşme olduğu ve bu yerleşmenin Urartu dönemine tarihlendiği ifade edilir. Höyüğün üzerinde bir Urartu kalesi olduğu ve kalenin taş bloklardan yapılmış sur kalıntılarının görüldüğü belirtilir. Höyüğün güney ve batı yönünde defineci çukurları ve çukurlarda taş temelleriyle büyük bir yerleşme yeri daha görülür. KARAGÜNDÜZ HÖYÜĞÜ İlçe merkezine bağlı Karagündüz köyündedir. köyün eski ismi Şarokonis Karagündüz köyü, ilçe merkezine 35 km uzaklıktadır. Erçek gölünün doğusunda uzanan, içinden Memedik çayının aktığı Erçek düzü, havzadaki bereketli ovalardan birisidir. Denizden 1900 metre yükseklikteki bu ova, oldukça büyüktür. Doğudan batıya doğru, gittikçe genişleyen Erçek gölünde biten bu ova, üzerinde bulundurduğu birçok höyük ile, Prehistorik dönemlerden beri en yoğun olarak iskan edilmiş yerlerdendir. Höyük, günümüzde 1890 metre rakımlı ve suları Van gölü gibi sodalı olan Erçek gölünün kuzeydoğu kıyıları üstündedir. Höyük, Van yöresinin en büyük höyüğüdür. Yüksekliği 9 metre civarında, boyutları ise 75 x 50 metredir. Höyüğün üstü kısmen ve etekleri de tamamen, bu eski köyün kerpiç evleri tarafından iskan edilmiştir. Ancak burada bulunan Karagündüz köyü, göl sularının yükselmesi nedeniyle 2 km uzakta, kuzeydoğuda yeniden kurulmuştur. Özalp yöresinden gelen ve Van şehrine giden kervan yolu, bu düzlükten geçermiş. Erçek gölünün yükselmesi sebebiyle Van Müze Müdürlüğü tarafından kurtarma kazıları yapılmıştır. 1995 yılına kadar yapılan kazılarda, höyüğün beşinci yapı evresi, Erken Demir çağına tarihlenir. Toplam 7 katman bulunmuştur. 4’ncü yapı katı Urartulara aittir. Höyüğün en kalın tabakası, 7’nci tabakadır ve Transkafkasya dönemine ait olduğu tahmin edilmektedir. Günümüzde höyük suların yükselmesi sonucunda bir yarımada/ada durumundadır. Üstünde mermerden işlenmiş bir taş bulunmaktadır. Taşın boyu metre, genişliği 1 metre ve yüksekliği ise 53 cm dir. KARAGÜNDÜZ NEKROPOLÜ Höyüğün yaklaşık km doğusundadır. Nekropol alanı, MÖ 1000 yıllarına tarihlendirilmektedir. Erken Demir çağı nekropol alanıdır. Karagündüz köyünde, 1990 yılında sulama kanalı açan köylüler tarafından bulunmuştur. Burası Memedik çayı vadisi kenarında höyükte bulunan yerleşimin mezarlığıdır. Mezarlık alanı tarım yapılan bir arazidir. Mezarlık alanında 3 tip mezar vardır. Bunlar dromoslu mezar, dromossuz mezar ve toprak mezarlardır. Buradaki mezarlık alanında, ayrıca yakarak ölü gömme kremasyon uygulamaları da görülmüştür. Yani, bazı aynı mezar odasında iki tür gömü sistemi uygulanmıştır. Burada yapılan kazılarda, sekiz oda mezar ile bir çocuk mezarı bulunmuştur. Bu çocuk gömüsünün bulunduğu mezarda, kırmızı astarlı Urartu çanak-çömleği ve tunç süs iğnesi bulunmuştur. Yer altına çukurlar açılmış, bu çukurların içlerine taş örgü duvarlar örülerek mezarlar bindirme tekniğiyle inşa edilmiştir. Mezar odalarına toprak yüzeyinden açılmış kuyu şeklinde bir geçitli bu geçit tekniğine dromos deniliyor ulaşılıyordu. Mezar odasının kapısı ise, yassı bir sal taşı ile kapatılıyordu. Dikdörtgen planlı olan oda mezarlarının tavanları çökmüştür. Odalarda, odanın boyutuna göre değişik sayıda birçok insan kalıntısı bulunmuştur. Bazı mezarlarda 100 civarında ölü bulunmuştur. Yeni ceset konulacağı zaman, eski cesetler geriye doğru ittirilerek yer açılmıştır. Bu tür gömü sisteminde, mezar odasının dip bölümünde insan kalıntıları kemikler ve mezar armağanlarından oluşan yığınlar bulunuyordu. Mezar odalarında ölüler hoker yani dizler karna çekik pozisyonda yatırılıyor ve yanlarına ölü hediyeleri ve yiyecek-içecek konuluyordu. Cesetler baş batıya gelecek şekilde, batı-doğu yönünde sırt üstü yatırılmıştır. Eller genellikle kadınlarda, göğüsleri kapatır şekilde, erkeklerde ise karın üzerinde birleştirilmiştir. Cesetlerin yanına ayrıca demir ve tunçtan yapılmış takı ve silahlar bırakılıyordu. Mezarlarda en sık rastlanan süs eşyası, iskeletlerin boyunlarında ele geçen boncuklardan yapılmış kolyelerdi. Bunlar büyük çoğunlukla sarı, yeşil, siyah, krem, mavi, mor ve turuncu renkli cam ve kemik ile tunçtan yapılmıştır. Bazı mezarlarda ölülerin kafatasları aynı alana toplanmış veya çanaklara yerleştirilmiştir. Bu sistem, Urartu mezarlarında uygulanmıştır. YONCATEPE KALESİ İlçe merkezine bağlı Yukarı Bakraçlı köyünün güneyinde bir tepe üstündedir. İlçe merkezine 38 km uzaklıktadır. Tepenin rakımı 2051 metredir. Stratejik açıdan önemli bir konuma sahiptir. 1997 yılında yapılan kazılarda, saray niteliğinde bir yapı, mezarlık ve yamaç yerleşmesi tespit edilmiştir. Burada bulunan Urartu yerleşkesi, Urartu devleti yıkılana kadar varlığını sürdürmüştür. Burada bulunan saray yapısı, MÖ 7’nci yüzyıl sonlarında, bölgeyi ele geçiren İskitler tarafından yakılıp yıkılmıştır. Kale bölgesinde bulunan saray tüm bölgeye hakim konumu ile dikkat çeker. Saraydan bakıldığında kuzeyde Van kalesi, Van şehri ve Toprakkale görülmektedir. Ancak saray oldukça küçüktür. Temelleri taştandır ve bunun üzerine kerpiçten örülmüştür. Dikdörtgen planlı olan yapının duvarları yaklaşık olarak 3 metre yüksekliktedir. Duvarların genişlikleri ise, yer yer ile metre arasında değişmektedir. Sarayın yüksek duvarları aynı zamanda savunma duvarı işlevi görmekteydi. Yapılarda kullanılan kumtaşı, yakınlardaki kumtaşı yataklarından temin edilmiştir. En az iki katlı olarak inşa edildiği düşünülen yapı küçük oda ve salonlardan oluşur. Kalenin kuzeyinde konumlanan yamaç yerleşmesine ait kalıntılar, doğu batı yönünde uzanan ve birbirine kapılarla bağlı olan birkaç odanın varlığını gösterir. Yerleşmenin batısında ise mezar oda, taş sandık ve toprak mezar tipine ait mezarların yer aldığı mezarlık alanı vardır. Yukarıda sözünü ettiğim gibi, İskitlerin burayı ele geçirdikleri dönemde olduğu tahmin edilen ağır bir yangın tabakası görülmektedir. YEDİ KİLİSE Varakvank Manastırı olarak da isimlendirilir. Erek dağının batısındadır. İlçe merkezine bağlı Yukarı Bakraçlı köyündedir. Buradaki dini yapılar bir kompleks şeklindedir. Yani değişik zamanlarda yapılmış kiliseler, sosyal tesisler, keşiş hücreleri ve değişik yapılardan oluşur. Tabii burada isim dikkate alındığında yedi kilise bulunduğu düşünülür. Ancak buradaki yapılar, iki gurup halinde 5 kilise ve kiliseye eklenen bir Jamatun ölü merasimleri kiliselerin içinde yapılmaz, kiliseye bitişik ve Jamatun denen yerlerde yapılır., bir kütüphane ve bir çan kulesi vardır. Manastır, dini özellikleri yanında, 1’nci Dünya Savaşı yani Rus işgali sırasında siyasi etkinlikler açısından oldukça önemli rol oynamıştır. ESKİ VAN BÖLÜMÜ Van kalesinin güneyinde bulunan Eski Van şehri, oldukça büyük bir alan üzerine kuruludur. Bu alan Urartulardan günümüze kadar birçok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Şehrin doğu, güney ve batısı tarihi surlarla çevrilidir. Kuzey bölümde ise Van kalesi yalçın kayalıklarıyla çevrilidir. Şehre giriş, surlardan açılan 4 kapıdan sağlanır. Eski Van şehrinde, 1’nci Dünya savaşına kadar Türkler ve Ermeniler bir arada huzur içinde yaşamışlardır. 1918 yılından sonra eski canlılık ve hareketliliğini kaybeden Eski Van şehri, adeta ölü bir şehir haline gelmiştir. Daha sonra eski şehir zaman içinde harabeye dönmüş, burada bulunan cami, kilise ve evlerin büyük bölümü yok olmuştur. Tarihi Hüsrev Paşa Külliyesi ve Kaya Çelebi Camii, burada günümüze ulaşan en önemli yapılardan birisidir. KAYA ÇELEBİ CAMİİ Ortakapı mahallesindedir. Kitabesi yoktur. Vakfiyesine göre caminin yapımına 1660 yılında Kaya Çelebi Zade Koçi Bey tarafından başlanmıştır. Ancak Koçi Bey idam edilince, cami, 1663 yılında Cem Dedemoğlu Mehmet Bey tarafından tamamlatılmıştır. Plan ve mimari olarak Hüsrev Paşa camii örnek alınarak yapılmıştır. Cami kare planlıdır. Tek kubbelid
BiTLiS HAKKINDA BİLGİ NEDİR, BiTLiS HAKKINDA BİLGİ ANLAMI, BiTLiS HAKKINDA BİLGİ HAKKINDA BİLGİ, BiTLiS HAKKINDA BİLGİ DERS NOTU, BiTLiS HAKKINDA BİLGİ ÖDEVİ sayfanın konularıdır. Güneydoğu Torosların tek geçit verdiği sarp bir yerde kurulan bir ilimiz. İl, doğudan Van Gölü, güneyden Siirt ve Batman, batıdan Muş, kuzeyden ise Ağrı ile çevrilidir. 41°33′ ve 43°11′ doğu boylamları ile 37°54′ ve 38°58′ kuzey enlemleri arasında yer alır. Trafik kod numarası 13’ MenşeiBitlis ilinin merkez ilçesi olan Bitlis, Avrupa’yı Asya’ya bağlayan tarihi yolun ve Güneydoğu Torosların geçit verdiği yerde, sarp kayalıklar üzerinde kurulmuştur. Bu stratejik şehrin ortasında bulunan Bitlis Kalesini Makedonya Kralı İskender’in komutanlarından Lis veya Bedlis yaptırmıştır. Bilahare şehre sahip olan Türkler, bu kaleye izafeten Bidlis demişler, zamanla bu ilin ismi “Bitlis” olarak göre, Babil Seferinden dönen İskender hastalanır. Rabat ve Kösür sularının birleştiği yerde 7 gün su içinde kalarak iyileşir. Komutanı veya kölesi Bedlis’e buraya kale yapılmasını emreder. Bu kale öyle yapılsın ki, benim bile bu kaleye girmem mükmün olmasın, der. İran ve Hindistan seferinden dönüşte kaleyi görmek ister. Kale yapılır, dönüşte İskender’e Bedlis karşı koyar ve kaleyi vermez. İskender yedi gün çok sayıda asker kaybederek almaya çalışır alamayınca geri döner. “Kölem idi bana asi oldu” der. Muş’a geldiğinde Bedlis kale anahtarını teslim eder. İskender “Niçin asi olup bu kadar askerin ölümüne sebeb oldun?” deyince, Bedlis; “Benden bir kale yapmamı istediniz. Öyle bir kale istediniz ki, siz bile feth edemeyecektiniz. Ben de kralımın bu emrine uydum.” tarihinin en mühim hususiyeti on üç asırdır Müslüman devletlerin elinde bulunan bir il olmasıdır. Daha önceki asırlarda bu bölgeye Hurrililer, Mitanniler, Asurlular, Babilliler, Medler, Persler Makedonyalılar, Romalılar ve Bizanslılar hakim olmuşlardır. Hazret-i Ömer zamanında, 641 senesinde İyad bin Ganem Bitlis’i ve kalesini fethetmiştir. Birkaç defa, İslam Devleti Bizanslılar arasında el değiştirmiş ise de Hamdani ve Mervani emirlikleri altında İslam hakimiyeti devam etmiştir. 1071’den önce Mervaniler, Selçuklu Devletine tabi olmuşlardır. 1071 Malazgirt Savaşından sonra Melikşah, Bitlis’i Dilmaçoğlu Mehmed Bey emrine verdi. Dilmaçoğluları Beyliği 1084-1192 kuruldu. Beylik, kısa bir müddet sonra Ahlatşahların idaresine girdi. 1207 yılına kadar Ahlatşahların idaresinde kalan bölge, 13. asırda Eyyubiler, Harezmşahlar, Moğollar, İlhanlılar ve Celayirliler tarafından ele geçirildi ise de, Türk beyleri bölgeyi idareye devam Bitlis Ortadoğunun stratejik bir bölgesi olarak sık sık el değiştirmiştir. Hazret-i Ömer’in Bitlis fethinden sonra, devamlı olarak İslam ülkelerinin elinde bir serhat şehri olarak kalmıştır. Selçuklulara bağlı Artukoğulları ile Eyyubiler, Haçlı seferlerine karşı Bitlis’i korumuşlardır. Bitlis bir ara Timur Devletine tabi olmuştur. On dördüncü asır başında Karakoyunlular, Akkoyunlular ve Safevilerin eline geçmiştir. 1514 senesinde Osmanlı Sultanı Yavuz Sultan Selim Han, Safevi Şah İsmail’i Çaldıran’da yenince, Bitlis Osmanlı toprağı olmuştur. Van Beylerbeyliğine bilahare Erzurum Beylerbeyliğine bağlanmıştır. Tanzimattan sonra eyalet olmuştur. Bir ara Muş’a bağlanmıştır. Birinci Dünya Harbinde Rusların istilasına uğramış ve çekilmelerinden sonra Ermeni çeteleri Bitlis’i tahrip etmiş ve katliamlar yapmıştır. Cumhuriyet devrinde 1929-1936 arasında idari sebeplerle nüfus azlığı gibi Muş’a bağlanmışsa da sonra yeniden il YapıBitlis ili dağlık bir bölgedir. Yüzölçümünün % 70’i dağlarla, % 15’i platolarla % 5’i yaylalarla kaplıdır. Ancak % 10’u ovalıktır. Dağların çoğu 2000 metreden yüksektir. Türkiye’nin ikinci büyük dağı olan Süphan Dağı bu ilimizde Bitlis, Doğu Anadolu’nun en dağlık bölgesidir. İl toprakları içinde yer alan Süphan Dağı, 4058 metre ile Türkiye’nin Ağrı Dağından sonra ikinci yüksek dağıdır. Ağrı gibi volkanik bir dağdır. 3500 metreden yukarısı devamlı karla örtülüdür. Dorukta 400 metre çapında krater gölü vardır. Üzeri sünger taşları, volkanik küller, derin yarlar ve mağaralarla doludur. Van Gölünün batısında yer alan Nemrut Dağı 2828 metredir. Adıyaman’daki Nemrut Dağı ayrıdır. Tepesinde Türkiye’nin en büyük krater gölü vardır. Gölün çevresi 600 m yükseklikte dik yamaçlarla çevrilidir. kilometrelik bir buzulu vardır. Diğer dağları Kırmızıtaş Tepe 2607 m Sini Dağı 2730 m Serkaç Tepe 2626 m Ziyaret Tepe 3002 m Karataş Tepe 2609 m Ziyaret Dağı 2542 m Kavuş-Şahap Dağı 3500 m Bitlis’te ovalar azdır. Azami % 10’u geçmez. Çok bereketli olan Ahlat Ovası, Van Gölü kıyısındadır. Rahva Ovası ise Van Gölüne doğru uzanır. Diğer ovaları İlin mühim akarsuları yoktur. Dağlardan çıkarken Van Gölüne dökülen veya Murat Irmağına dökülen birkaç dere ve çay vardır. Başlıcaları Bitlis Çayı, Botan Çayı, Karasu, Ağkiz, Oranz Dereleri, Garsay Suyu, Hizan Suyu, Güzel Dere ve Garzan Bitlis göl bakımından zengindir. Van Gölünün yarısı Bitlis iline aittir. Van Gölü Türkiye’nin en büyük gölüdür. Nazik Kers Gölü bir vadinin lav seddi ile tıkanması neticesi meydana gelmiştir. Sularını Van Gölüne boşaltır. Haçlı Gölü, Karasu Çayı kenarındadır. Tatvan’dadır. Arin Gölü, Adilcevaz’ın doğusundadır. Van Gölünden bir alüvyon seddi ile ayrılmıştır. Nemrud Gölü, 2400 m yükseklikte 4 km2lik bir volkanik göldür. Çok güzel manzarası vardır. Türkiye’nin en büyük volkanik ve Bitki ÖrtüsüKışlar erken gelir ve geç gider. Kar örtüsü nisan sonlarına kadar devam eder. Hava mayıs-ekim arası kuraktır. Denizlerden uzak ve deniz seviyesinden çok yüksek olduğu için kara iklimi hüküm sürer. Van Gölü sebebiyle kışları Erzurum ve Kars’a nazaran daha az soğuk geçer. Bol kar yağar. Yazları kısa sürer 150 gün ve sıcaktır. İlin ısısı -19°C ile arasında seyreder. Yağış miktarı 958 mm’dir. Yağışın % 45’i kışın, % 31’i ilkbahar ve % 24’ü sonbahara aittir. Yağış, Akdeniz yağış rejimine çok benzer. Karların eriyişi yavaştır. Bunun için sel olmaz. Yağış miktarı yeterlidir. Fakat yazın içme suyu sıkıntısı çekilmektedir. Bitlis’in % 35’e yaklaşan kısmı ormanlarla kaplıdır. Türkiye’nin en yüksek ormanları bu ilimizdedir. Ormanların çoğu meşeliktir. Nemrut Dağının güney yamaçları ile krater göllerin iç yamaçları koruluk halinde ormanlarla kaplıdır. Ormanların bir kısmı da ardıçtan meydana gelmiştir. Nemrut Kraterinin iç yamaçlarındaki 2900 metredeki orman, Türkiye’nin en yüksek ormanıdır. Hizan, orman bakımından en zengin bölgedir. Dağlarda yabani meyve ağaçları ve kavak görülür. Bitlis’in %30’u çayır ve mer’a olup, % 20’ye yakın kısmı da ekime ekonomisi tarıma dayanır. Faal nüfusun % 80’i tarım, hayvancılık ve ormancılıkla Ekime müsait arazinin çoğunda tahıl ekilir. En çok buğday ayrıca çavdar, darı, arpa, baklagillerden bilhassa fasulye yetişir. Tütün azdır. Fakat çok kalitelidir. “Virginia” tipinde olup özel renk ve kokuya sahiptir. Meyvecilik sebzecilikten ileridir. Cevizleri, armutları meşhurdur. Antep fıstığı, meyan kökü, elma, kiraz ve dut bol miktarda yetişir. Ahlat’ın armudu ile meyan kökü asırlardan beri ün yapmıştır. Vişne, badem, ayva ve kayısı da Hayvancılıkla daha çok göçebe aşiretler uğraşır. Beritan ve Alikan aşiretleri başlıcalarıdır. Koyun, keçi ve sığır beslenir. Arıcılık gelişmekte olup, Bitlis balı lezzeti, nefaseti ve beyazlığı ile Bitlis’in % 80’e yakın köyü orman içinde ve yakınındadır. Ormancılık en çok Hizan, Mutki ve Tatvan’da ileridir. Orman ürünleri sanayii henüz Arazi yüksek olduğundan ve kış şartlarının uzun süre devam etmesi sebebiyle maden arama zordur. Bitlis’te henüz çalışan maden işletmesi yoktur. Türk Petrol Anonim Ortaklığına Bitlis ve Siirt’te hektarlık alanda petrol araması için ruhsat Bitlis’te sanayi henüz gelişme halindedir. Küçük sanayi; oto tamirciliği, teneke ve demircilik ile dokuma üzerinedir. Büyük işletmeler Bitlis Sigara Fabrikası, Bitlis Un Fabrikası, Tatvan Et Kombinası, Tatvan Yem Fabrikası ve Tatvan Tersanesi ile Adilcevaz Süt Bitlis ulaşım bakımından bir kavşak noktasıdır. Avrupa ile Asya’yı birleştiren demiryolu Tatvan’ın Tug İskelesinde sona erer. Tren feribotlarla Van Gölünü geçerek Van’dan demiryolu ile İran’a ve Güneydoğu Anadolu’dan gelen karayolları burada kesişir. Diyarbakır ve Adıyaman’dan gelen karayolu ile Muş ve Bingöl’den gelen karayolu Bitlis’te kesişerek, Van Gölü güneyini takiben Van’a ulaşır. Bitlis Güneydoğu Toroslarının geçit verdiği tek bölgedir. Van Gölünde deniz taşımacılığı ve Sosyal Hayat1990 sayımına göre toplam nüfusu olup, ilçe merkezinde köylerde yaşamaktadır. 1950’den sonra köylerden şehirlere göç ve adetler Bitlis zengin bir kültür mirasına sahiptir. Bitlis’in ilçesi olan Ahlat, 13. asırda dünyanın sayılı ilim ve kültür merkezi idi. Türk-İslam kültürü diğer kültürlere hakim olarak Bitlis’e yerleşmiştir. Meşhur yemekleri Bitlis köftesi, şekalok ve büryandır. Halk edebiyatı bakımından çok zengindir. Efsane, masal, mani, atasözü ve türküleri çoktur. Oyunları halay ve bar şeklindedir. Halaya “berit” denir. Başlıcaları Alkuşta, Harkuşta, Teminağa, Sözme, Tringo ve Gorzana’dır. Ata binmek, cirit oyunu ve kayakçılık yaygındır. Kadınlar uzun kollu ve geniş etekli fistan, erkekler ise keçi kılından dokunmuş bir nevi şalvar olan şal ile ayağa giyilen yün çorap ve başa kafiye ve egol denilen puşu giyerler. Harika denilen ayakkabıların üstü kıl veya yünle örtülü altı kenevir dokumadır. Göçebe halinde yaşayan aşiretler son senelerde muayyen bölgelere yerleşmeye başlamışlardır. Folkloru insan sevgisi ile doludur. Bitlis folklor bakımından bir Birinci Dünya Harbinden önce Bitlis’te lise dengi okullar, Amerikan koleji, öğretmen ve askeri okullar vardı. Birinci Dünya Harbinde Bitlis çok zarar gördü. Nüfusu 5000’e indi. Cumhuriyet devrinde yeniden gelişmeye başladı. 1945’te okur-yazar nisbeti % 7 iken, bugün bu miktar % 50’ye doğru çıkmaktadır. Bitlis’te okul ve öğrenci sayısı her geçen sene hızla artmaktadır. 1937’de sadece 2 köyde ilkokul varken, bugün köylerdeki ilkokul sayısını 343’e çıkmıştır. Şehir merkezlerinde 16 ortaokul, 4 mesleki ve teknik ortaokul, 7 mesleki ve teknik lise, 7 lise biri merkez olmak üzere yedi ilçeden 1990 sayımına göre toplam nüfusu olup, ilçe merkezinde köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 18, Bölükyazı bucağına bağlı 22, Narlıdere bucağına bağlı 7, Sarıkonak bucağına bağlı 21 köyü vardır. İlçe toprakları genelde hayvancılığa dayanır. Yaylacılık yoluyla en çok koyun beslenir. Akarsu boylarında tarım yapılır. Başlıca tarım ürünleri buğday, çavdar, darı ve tütündür. Sigara, süt fabrikaları ve et kombinası başlıca sanayii merkezi Bitlis Çayı vadisinde Kömüş, Rabat, Tıkılan ve Arıh derelerinin kenarlarında kurulmuştur. Mahalleler köprülerle birbirine bağlanır. Eski devirlerde doğunun en büyük yerleşim merkezlerinden biri olan ilçe, Birinci Dünya Harbi sırasında çok tahrip olmuş ve göçlerle boşalmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra tekrar gelişmeye başlamış ise de Tatvan’ın yolların kesiştiği yerde olması yüzünden sönük kalmıştır. Elazığ-Bingöl-Muş karayolu ilçe merkezinden geçer. İlçe belediyesi 1800’de 1990 sayımına göre toplam nüfusu olup, ilçe merkezinde, köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 13, Göldüzü bucağına bağlı 12 köyü vardır. Yüzölçümü 812 km2 olup, nüfus yoğunluğu 33’tür. İlçe toprakları Van Gölünün kuzey kıyısı ile Süphan Dağının yamaçları arasında çok eski devirlere dayanır. Bölge en eski Urartu yerleşim merkezlerindendir. Çeşitli devletlerin hakimiyeti altına giren Adilcevaz 1071 Malazgirt Zaferinden sonra Türkler tarafından fethedildi. Cumhuriyetin ilk yıllarında bucak merkeziyken, 1953’te ilçe tarıma dayalıdır. Süphan Dağı ile Van Gölü arasındaki düzlüklerde tarım yapılır. Başlıca tarım ürünleri buğday, çavdar, ceviz ve meyvedir. Hayvancılık gelişmiş olup, koyun ve keçi beslenir ve arıcılık yapılır. Ceviz ağaçlarının kerestesi meşhurdur. Devlete ait süt ve peynir fabrikası başlıca sanayi merkezi Van Gölü kıyısında kurulmuştur. Ahlat-Erciş karayolu ilçeden geçer. Karakoyunluların saldırılarından önce bu şehrin beyi “Adil” ve cevizi bol olduğundan “Adilcevaz” ismi verilmiştir. İlçe belediyesi 1875’te kurulmuştur. İl merkezine 80 km 1990 sayımına göre toplam nüfusu olup, ilçe merkezinde köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 14, Ovakışla bucağına bağlı 11 köyü vardır. Yüzölçümü 1044 km2 olup, nüfus yoğunluğu 33’tür. İlçe toprakları genelde düzdür. Kuzeyinde Süphan Dağı, batısında Nemrut Dağı, güneybatısında Van Gölü yer alır. Ahlat Ovası bu dağlar ile Van Gölü ovasında yer çok eski bir tarihe sahiptir. Buraya Araplar Hilat; Romalılar Hilyat demişlerdir. Ahlat ve Bitlis, hazret-i Ömer zamanında İyad bin Ganem tarafından fethedilmiştir. Fakat bir müddet sonra tekrar Bizanslılar ele geçirdiler ise de hazret-i Muaviye zamanında Habib bin Mesleme Ahlat’ı yeniden kontrol altına aldı. Muhammed bin Mervan Ahlat’ı El-Cezire valiliğine Malazgirt Zaferinden sonra Selçuklu hakimiyetine giren Ahlat’ta 1100 senesinden itibaren Sökmenliler Ahlatşahlar idaresi başladı. 1207’de Eyyubiler Ahlat’a hakim oldular. Moğol istilasında Ahlat çok büyük zarar gördü. İlhanlı Devleti yıkılınca, Ahlat Karakoyunlu Türkmenlerinin eline geçti. 1461’de Akkoyunlular, 1470’te ise Safeviler bölgeye hakim oldu. Çaldıran Savaşından sonra Ahlat, Osmanlı toprağının bir parçası hayvancılığa dayalıdır. Yaylacılık yoluyla en çok koyun ve keçi beslenir. Ovada tarım yapılır. Başlıca tarım ürünleri buğday, çavdar ve cevizdir. Hayvancılığa bağlı olarak süt ve süt ürünleri üretimi yaygındır. Deri üretimi ekonomide önemli yer merkezi Van Gölünün kuzeybatı kıyısında kurulmuştur. Eski şehir merkezi kıyıdan 2 km içeride olup, yıkıntıları hala ayaktadır. İlçe Selçuklular zamanında dünyanın sayılı ilim ve kültür merkeziydi. Ahlat’ta bulunan tarihi eserler, birçok ülkenin tarihi eserlerinden fazladır. İlçede yer alan kümbetler, ortaçağ Türk türbe mimarisinin en güzel örnekleridir. Orta Anadolu’daki Selçuklu kümbetlerinden farkı, çatı kısmının panolara ayrılması ve saçak şeklinde dışarıya taşmış olmalarıdır. İlçe belediyesi 1896’da kurulmuştur. Adilcevaz-Tatvan karayolu İlçeden 1990 sayımına göre toplam nüfusu olup, ilçe merkezinde köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 25 köyü vardır. İlçe toprakları genellikle dağlıktır. Ekonomisi hayvancılığa dayalıdır. Merkez ilçeye bağlı bucak iken 19 Haziran 1987’de 3392 sayılı kanunla ilçe 1990 sayımına göre toplam nüfusu olup, 4798’i ilçe merkezinde köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 18, Akşar bucağına bağlı 4, Sağınlı bucağına bağlı 11 köyü vardır. Yüzölçümü 917 km2 olup, nüfus yoğunluğu 48’dir. İlçe toprakları dağlıktır. Düzlük alanları çok azdır. Dağlardan kaynaklanan suları Botan Çayına katılan dereler toplar. Akarsu vadilerinde tarım yapılabilecek küçük düzlükler vardır. Dağlarda geniş yaylalar yer hayvancılığa dayanır. Yaylacılık yolu ile en çok kıl keçisi ve koyun beslenir. Modern yöntemler kullanılmadığından hayvansal ürünler düşüktür. Başlıca hayvansal ürünler peynir, yağ, bal, yapağı ve deridir. Tarıma müsait yerlerde çok az miktarda buğday, darı, patates, ceviz elma ve soğan yetiştirilir. El dokumacılığı Kavuşşahap Dağlarının eteklerinde kurulmuş olup az gelişmiş küçük bir yerleşim merkezidir. Cumhuriyetin ilk yıllarında ilçeyken 1929’da bucak haline getirilen Hizan, 1936’da yeniden ilçe merkezi oldu. İl merkezine 50 km mesafededir. Belediyesi 1925’te 1990 sayımına göre toplam nüfusu olup, 2490’ı ilçe merkezinde köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 10, Geyikpınar bucağına bağlı 8, Kavakbaşı bucağına bağlı 12, Meydan bucağına bağlı 12 köyü vardır. Yüzölçümü 1068 km2 olup, nüfus yoğunluğu 36’dır. İlçe toprakları dağlıktır. Kuşçu ve Tandır dağları ilçe topraklarında yer alır. Dağlardan kaynaklanan suları Garzan Çayı ile Bitlis Çayı hayvancılığa dayanır. Yaylacılık yöntemi ile küçük baş hayvan beslenir. İlçede sığırlar için bir tabii tohumlama istasyonu vardır. Akarsu vadilerindeki düzlüklerde tarım yapılır. Başlıca tarım ürünleri, patates ve darıdır. Ayrıca az miktarda soğan, ceviz, buğday, fasulye ve armut gelişmemiş bir yerleşim merkezidir. İl merkezine 21 km uzaklıktadır. Belediyesi 1941’de 1990 sayımına göre toplam nüfusu olup, ilçe merkezinde köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 9, Küçüksu bucağına bağlı 10, Reşadiye bucağına bağlı 23 köyü vardır. Yüzölçümü 1235 km2 olup, nüfus yoğunluğu 66’dır. İlçe toprakları genelde dağlıktır. Dağlardan kaynaklanan suların bir kısmı Van Gölüne dökülür, bir kısmı ise Botan Çayına ticaret, sanayi ve tarıma dayalıdır. Tarıma elverişli toprakları azdır. Başlıca tarım ürünleri şekerpancarı ve buğday olup az miktarda sebze yetiştirilir. Yem fabrikası, et kombinası ve Türkiye Gemi Sanayi AŞ’ye ait atölyeler başlıca sanayi kuruluşlarıdır. İlçe topraklarında süngertaşı ve perlit yatakları merkezi Van Gölünün güneybatı kıyısında tabii bir limanın kenarında kurulmuştur. 1936’da ilçe olan Tatvan hızla gelişmektedir. Demiryolu, denizyolu Van Gölü ve karayolu bakımından bir kavşak noktasıdır. Tatvan-Van arasında feribotlarla ulaşım sağlanır. İl merkezine 25 km mesafededir. İlçe belediyesi 1936’da ve Turistik YerleriBitlis, tarihi eserleri ile gerçek bir hazinedir. Her biri tarihi bir belge olan bu eserler, henüz tam anlamıyla incelenmemiş ve tanıtılmamıştır. Eserlerin çoğu, Selçuklu ve Osmanlı devrine aittir. Daha önceki devirlere ait olanların sayısı Kalesi Büyük İskender tarafından yaptırıldığı söylenirse de, daha eski devirlere aittir. İskender bazı ilavelerle tamir ettirmiştir. Kale eski devirlerin müstahkem mevki hususiyetlerini taşır. Günümüzde önemli bölümü yıkık olan kaleden şehrin her tarafı Kalesi Adilcevaz ilçesinin 6 km kuzeyinde bir tepe üzerinde kurulmuştur. Urartular devrinde yapılan kalenin üç tarafı sarp kayalıktır. Günümüzde harabe Kalesi Ahlat’ta iki kale vardır. Birisi eski devirlere ait olup, harabe halindedir. İkinci kale Yavuz Sultan Selim Han tarafından yaptırılmış, Kanuni Sultan Süleyman Han tarafından Mimar Sinan’a tamir ettirilmiştir. Dış duvarlar 400X200 m ebadındadır. Dış sütunların yüksekliği Van Gölü tarafında 13 m, kara tarafında Cami Anadolu Türk mimarisinin en eski ve kıymetli eserlerinden biridir. Artukoğulları zamanında 1150’de yaptırılmıştır. Taş işçiliği çok değerlidir. Türkiye’deki en eski camilerin Külliyesi Cami, medrese, imaret ve türbeden meydana gelen külliye, 1528’de yapılmıştır. Osmanlı döneminde yapılmasına rağmen, Selçuklu taş işçiliğini 15. asırda yaşatan güzel bir Camii Şehir merkezinin batı yakasındadır. Kim tarafından ve ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. 1801’de büyük bir tamir görerek bugünkü halini Begiye Camii 1443’te yapılmış olup, tek minarelidir. Selçuklu ve Arap mimari özelliklerini Paşa Camii Ahlat’ta, Kanuni devri vezirlerinden İskender Paşa tarafından 1564’te yaptırılmıştır. Taş işçiliği meşhur olup Selçuklu yapılarının özelliklerini Mahmud Camii Ahlat Kalesi içindedir. Kadı Mahmud tarafından 1584’te Medresesi Gökmeydan Mahallesindedir. 1589’da yapılan medrese, mimari süsleme açısından ilin tarihi eserleri arasında en zengin olanıdır. Selçuklu süsleme anlayışı Medresesi Zeydan Mahallesindedir. On altıncı asırda yapıldığı tahmin edilen medrese, günümüzde yıkık Medresesi Hersan Mahallesindedir. 1700’de yapıldığı zannedilmektedir. Günümüzde karakol olarak Medresesi Çırik Düzü denilen mevkidedir. On sekiz veya on dukuzuncu asırda yapıldığı zannedilmektedir. Doğu batı doğrultusuna uzanan dikdörtgen Kervansarayı Bitlis-Tatvan yolu üzerinde Rehva Düzünde 16. asırda Hüsrev Paşa tarafından yaptırılmıştır. Anadolu’nun en büyük Bitlis-Diyarbakır yolu üzerinde dağlar arasındadır. büyüklükte bir alanı kaplar. Günümüzde büyük bölümü yıkık olan hanın, kim tarafından ve ne zaman yapıldığı hakkında bir bilgi Sagind Kümbeti Ahlat’ın Meydanlık Mezarlığının güneyindedir. Ahlat’taki kümbetlerin içinde en büyüğü olduğundan Ulu Kümbet de denir. Yapılış tarihi belli değildir. Sagind “çırak” manasına gelir. Rivayete göre ustanın yaptığı kümbeti yıkılıp, çırağın yaptığı yıkılmayınca bu isim verilmiştir. İki kısımlıdır. Anadolu motif ve desenlerini Padişah Kümbeti Ahlat’ta olup, Uzun Hasan’ın zevcesinin kümbeti olarak bilinirse de, ona ait olduğuna dair kesin delil yoktur. Üst kısmı yıkıktır. Kare bir kaide üzerine onikigen bir şekilde tarihi bakımdan olduğu gibi turizm açısından da oldukça zengindir. Avcılık, dağ ve kış sporları için çok Dağı Eski bir yanardağ olan bu dağın çevresi tabii güzelliklerle doludur. Türkiye’nin en yüksek ormanları burada yer alır. Dağ ve kış sporları için Buluk Suyu çok lezzetli, ağaçlık bir mesire Deresi Ahlat’tadır. Söğüt, kavak ve meyve ağaçları ile güzel bir piknik Vadisi Ahlat yakınında ağaçlık ve soğuk tatlı suları ile bir mesire Bitlis eski bir volkanik arazi üzerinde olduğundan çok sayıda şifalı kaplıcaları içme suları ve ılıcaları Güroymak Kaplıcası Güroymak ilçesinin 12 km kuzeybatısındadır. Banyo halinde sakinleştirici ve damar açıcı özelliğe sahiptir. İçme kürleri, karaciğer, safra yolları ve sindirim sistemi üzerinde faydalı Germap Kaplıcası Merkez ilçeye bağlı Bölükyazı bucağının Ilıcak köyündedir. Banyo kürleri, mikrop öldürücü, iltihap çözücü etkiye Kaplıcası İl merkezinde Bitlis Deresi kenarındadır. Banyo uygulaması deri hastalıklarına Kaplıcası İl merkezinde Taş Mahallededir. Romatizma ve deri hastalıklarına iyi Acısuyu Merkez ilçenin Yolyazı köyündedir. Romatizma ve deri hastalıklarına iyi Dağı Kaplıcası Nemrut Dağı kraterindedir. Tesisi bulunmayan kaplıcanın 60°C sıcaklıktaki suyu, romatizma ve deri hastalıklarına iyi gelmektedir. Kaynak Rehber Ansiklopedisi
van gölüne kıyısı olan bitlis ilçesi