🐮 Almanya Osmanlıyı Neden Yanında Istedi

19401995 yılları arasında yaşamış ve uzun yıllar Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde ders vermiş olan Prof. Dr. Oral Sander, Türkiye’de Uluslararası İlişkiler disiplinin ortaya çıkmasında ve gelişmesinde büyük hizmetleri olmuş önemli bir bilimadamıdır.Bu yazıda, Sander’in İmge Kitabevi tarafından basılan ve bugüne kadar onlarca baskı yapan Yazımiçinde geçen ''Osmanlı'' yerine ''Türkiye'', ''Almanya'' yerine de ''ABD'' diye okunursa yaşanan bu krizin temelleri ve nedenleri daha iyi anlaşılabilir diye değerlendiriyorum. Almanya, acı dost! 02 Temmuz 2017. Son günlerde Türk – Alman ilişkileri oldukça sıkıntılı ve gergin. Ben bu gerginlik konularına değinmeyeceğim. Thispreview shows page 53 - 55 out of 83 pages. Böylece Anadolu Türk beylikleri ortaya çıktı. Onlardan biri de Osmanoğulları Beyliği’dir. Osmanlı Devleti (1299-1922): Selçuklular gibi bunlar da Oğuz Türklerinden idi. Osmanoğulları, Selçuklular tarafından Ankara’nın batısında kalan Karacadağ yöresine yerleştirilmişti Merkelsonrası dönemde Türk-Alman ilişkileri kurulacak hükümete göre şekil alacak. Alman devletinin, terör örgütleri PKK ve FETÖ’nün Almanya’daki yoğun faaliyetlerine göz 17may 2022 15:43 (UTC +04:00) Arxadan vurulan bıçaq: Azarkeş əfsanəvi tennisçini niyə öldürmək istədi? - VİDEO. Əziz Əliyev 33 (Tarqovıy, Natəvan heykəlinin qarşısı) +994 50 728 77 60. +994 12 492 65 06. Mayın 16-da Parisdə tennis üzrə Fransa açıq çempionatı başlayıb. xarici mediaya istinadla 1 Dünya Savaşı’nın özel nedenleri; Almanya ve Fransa arasındaki Alsas-Loren sorunu. Rusya’nın Panslavizm ve sıcak denizlere inme politikası. Avusturya – Macaristan’ın Balkanları ele geçirmek istemesi. 1. Dünya Savaşı’nı Başlatan Olay. Sırplı bir öğrencinin, Avusturya Macaristan veliahdını öldürmesi Veliahdın Weizmann Siyonist liderlerin aynı zamanda Osmanlı ve Alman İmparatorluklarından koparmaya çalıştıklarını, İngilizlerden koparmayı başarmıştı. 2 Kasım 1917’de ilan edilen Balfour Deklarasyonunda “Majestelerinin hükümeti, Filistin’de Yahudi halkı için bir vatan kurulmasına sıcak bakmakta ve bu amaca ulaşılmasını 6nzQ. İstanbul'’daki Başbakanlık Osmanlı Arşivleri’nde önceki gün yeni ve çok önemli bir bölüm araştırmacıların hizmetine açıldı “Muahedeler”, yani “anlaşmalar” bölümü, yahut arşivcilik deyimi ile “fon”u.. “Muahedeler fonu”nda Osmanlı İmparatorluğu’nun asırlar boyunca çeşitli ülkelerle yaptığı 463 adet anlaşmanın imzalı orijinal nüshaları bulunuyor ve bu anlaşmalardan bazıları, son dönem Osmanlı Tarihi ile ilgili birçok bahsin yeniden ele alınmasını gerektirecek derecede önem taşıyor. Meselâ, Türkiye ile Almanya arasında 2 Ağustos 1914’te imzalanan ama şimdiye kadar “gizli” ve “uğursuz” diye bilinen Fransızca olarak kaleme alınmış meşhur “İttifak Anlaşması”... Türkiye ile Almanya arasında 2 Ağustos’ta İstanbul’da imzalanan “gizli” ve “uğursuz” anlaşmanın ilk ve son sayfaları. Anlaşmanın altında Sadrazam Said Halim Paşa ile İstanbul’daki Alman Büyükelçisi Baron Wangenheim’ın imzaları var. TEK DEĞİL, BİRÇOK ANLAŞMA VAR Osmanlı Devleti’nin sadrazamı, yani başbakanı Said Halim Paşa ile İstanbul’daki Alman Büyükelçisi Baron Hans Von Wangenheim tarafından Said Halim Paşa’nın Yeniköy’deki yalısında imzalanan anlaşma hakkında bugüne kadar çok şey söylenmiş, 1919’dan itibaren bazı maddeleri tam olarak olmasa bile meâlen yayınlanmış ama orijinal metin ile Alman İmparatoru İkinci Wilhelm’in Berlin’de imzalayıp gönderdiği onay belgesinin aslı ortaya çıkmamıştı. Osmanlı Arşivleri’nin araştırmacılara iki gün önce açılan “Muahedeler” fonundaki 463 adet evrak arasında yeralan “MHD. 437/9/2” numaralı belge, işte hep merak edilen bu “uğursuz” anlaşmanın aslı ve hemen yanında Alman İmparatoru’nun gönderdiği onay belgesinin orijinali var! 2 Ağustos Anlaşması’nın bazı maddelerinde değişiklikler yapılması maksadı ile imzalanmış diğer anlaşmalar, bunların onay belgeleri ve Said Halim Paşa’nın ardından sadrazam olan Talât Paşa’nın yine Almanlar ile yaptığı ve maddelerinde “gizli tutulacağı” ibâresinin yazılı olduğu diğer anlaşmalar da arşivde aynı serinin içerisinde yeralıyorlar. Alman İmparatoru İkinci Wilhelm’in, Türkiye ile Almanya arasında yapılmış gizli bir anlaşmayı tasdik belgesi. HERŞEY YENİDEN YAZILMALI Sekiz maddelik anlaşmanın tam metnini burada vermeme gerek yok, kısaca söyleyeyim Türkiye ile Almanya arasında sıkı bir ittifak kuruluyordu, üçüncü ülkenin anlaşmanın taraflarından birine saldırması hâlinde bu saldırı diğer tarafa da yapılmış olarak değerlendirilecekti, Türkiye’deki Alman askerî heyeti savaş durumunda Türkiye’nin emrine verilecek, Almanya ayrıca bir Rus tehlikesine karşı Türkiye’ye silâhlı destek sağlayacaktı. Osmanlı Arşivleri’nde yeni açılan fondaki belgeler arasında bu uğursuz anlaşmadan sonra yakın tarihin yeniden yazılmasını gerektirecek daha neler var, neler... Anlaşmanın imzalanmasından bir hafta sonra, 9 Ağustos 1914’te Osmanlı Hükümeti’nin anlaşma ile ilgili kararı. HABER VERİLEREK IMZALANMIŞ Birkaç örnek vereyim Şimdiye kadar yayınlarda genellikle anlaşmanın İttihad ve Terakki’nin başta Enver Paşa olmak üzere önde gelen birkaç lideri tarafından padişaha ve hükümete haber verilmeden gizlice imzalandığı ve bu işin bir oldu-bittiye getirildiği ileri sürülürdü... Ortaya yeni çıkan belgeler bu iddiaların tamamının yanlış olduğunu, zamanın hükümdarı Sultan Reşad’ın Said Halim Paşa’ya anlaşmaları imzalaması için önceden yetki belgesi verdiğini, konunun hükümette her yönü ile görüşüldüğünü, hattâ Almanlar’ın ittifak anlaşmalarına dayanarak Türkiye’nin askerî ve siyasî işlerine müdahalelerine göz yumulmaması konusunda bile karar alındığını gösteriyor. Ama, netice malûm Anlaşmayı imzalamamızdan üç ay sonra Dünya Savaşı’na girdik ve imparatorluğumuz dört sene sonra gümbür gümbür yıkıldı! Yukarıda da söyledim Osmanlı Arşivleri’nde araştırmaya yeni açılan bu belgeler sayesinde Birinci Dünya Savaşı’na girişimizin gerçek öyküsü artık kaleme alınabilecek ve belge yokluğundan dolayı düşülen bazı hatalar rahatça tashih edilebilecek, hattâ ben de kitaplarımdaki bazı belirsizlikler ile yanlışları düzeltebileceğim... BU DA, TÜRKİYE'NİN TESLİM VE İŞGAL BELGESİ OLAN MONDROS MÜTAREKESİ'NİN ASIL NÜSHASI Yahya Kemal’in “1918” isimli gayet içli bir şiiri vardır ve şiirin sonlarına doğru “Ateş ve kanla siler bir gün ordumuz lekeyi / Bu, insanoğluna bir şeyn leke olan Mütareke’yi” der... Şiir, Birinci Dünya Savaşı’nın cephelerinde ardarda yenilmemizden sonra 30 Ekim 1918’de imzalamak zorunda kaldığımız Mondros Mütarekesi’nin sebep olduğu hüzünle yazılmıştır. Şair, bu mütarekenin insanoğlu için bir “leke” olduğu ama ordumuzun günün birinde bu lekeyi temizleyeceği inancını ümidle ifade etmektedir... Yahya Kemal’in ümidi dört sene sonra hakikat olacak ve ordumuz 30 Ağustos 1922’de mütarekeyi şairin söylediği gibi kan ve ateşle ortadan kaldıracaktır! Osmanlı Arşivleri’nde “HR-SYS 2305/85” numaralı dosyada 14 adet evrak, daha doğ- rusu Türk Tarihi’nin en acı belgelerinden biri bulunuyor Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünün resmî belgesi olan Mondros Mütarekesi’nin orijinali... Bu 14 adet evrakın yedi adedi mütarekenin Türkçe tercümesi, ikisi o zamanın resmî gazetesi olan Takvim-i Vekayî’de yayınlanmış metin, geri kalan beş sayfa ise orijinal İngilizcesi... İngilizce metnin son sayfasında ıslak imzalar var Mütarekeyi müttefikler adına imzalayan Akdeniz’deki İngiliz Filosu Başkumandanı Amiral Somerset Arthur Gough-Calthorpe’un, Osmanlı İmparatorluğu adına da Denizcilik Bakanı Rauf Bey’in, yani Rauf Orbay’ın, Dışişleri Müsteşarı Reşad Hikmet ile Kurmay Binbaşı Sadullah Beyler’in imzaları... YAHYA KEMAL’IN HÜZNÜ İlk maddesi “Çanakkale ve İstanbul Boğazları’nın açılıp Karadeniz’e geçişin sağlanması, bu boğazlardaki kalelerin müttefikler tarafından işgali...” diye başlayan anlaşmada Türk Ordusu’nun ve bütün askerî varlığımızın derhal teslim olması kabul ediliyor, meşhur yedinci maddede de “Müttefikler kendi güvenliklerini tehdit edecek bir durumun ortaya çıkması hâlinde herhangi bir stratejik noktayı işgal etme hakkına sahiptirler” deniyor. Anadolu’nun birçok bölgesi ve İstanbul işte bu maddeye dayanılarak işgal edilmişti! Yahya Kemal’in hüznünü belki sizler de hissedebilirsiniz diye düşünerek Osmanlı İmparatorluğu’nun teslim olmasının, yıkılışının, çöküşünün ve ortadan kalkmasının belgesi olan Mondros Mütarekesi’nin pek bilinmeyen orijinal metninin imza sayfasını burada yayınlıyorum. Bir devlet ne zaman yıkılmaya yüz tutar biliyor musunuz? Dış düşmanları çoğaldığı ya da ekonomik anlamda zora düştüğü zaman değil. Devleti meydana getiren unusurlar arasında devletin işlemesi ve ayakta durması için gerekli olan senkronize uyumun ortadan kalkması, Devleti meydana getiren kurum ve unsurların birbirine düşmesi, çekememesi ve hatta tökezlesin diye birbirleri aleyhinde çalışması halinde yıkılır. Yani bir devleti, onu oluşturan unsurların kavgası yıkar. Osmanlı Vakayinamelerini okurken gerçekten o kadar heyecan verici ve şaşırtıcı bilgilerle karşılaşıyorum ki; Devletin 600 yıl hüküm sürmesi mucizeymiş gibi geliyor insana. Zira; Yükselme döneminin hemen ardından ve üstelik siyasi anlamda henüz duraklamaya girilmeden yani 1699 Karlofça imzalanmadan beki de 100 sene evvel, Osmanlı Devleti’nin bütün kurumları birbiri ile büyük bir rekabet içerisine girmeye başladı. Bu durum için görünürde iki sebep var; Devletin siyasi, ekonomik ve askeri bürokrasisini oluşturan her türden bürokratlar arasında Siyasi nüfuz ve mali gelir elde etme isteği. Buna göre devlette rekabet halinde olan ve hiç anlaşamayan kurumlar; Tımarlı Sipahiler, Kapıkulu Ocağını sevmiyor. Rumeli Uçbeyleri, Sadrazamı sevmiyor. Paşalar, kubbe vezirlerini sevmiyor. Kubbe vezirleri paşaları sevmiyor. Son dönemlerde, mülkiyeliler medreselileri sevmiyor. Medreseliler mülkiyelileri sevmiyor. Alaylı askerler mektepli askerleri sevmiyor. Mektepli askerler alaylı askerleri sevmiyor. Nişancı, Kazasker ve Şeyhülislamı sevmiyor. Enderun'dan yetişen talebeler Yeniçerileri sevmiyor. Derviş zümreleri, Medreselileri sevmiyor. Seyfiye, Kalemiyeyi sevmiyor. Cariyeler, Kalfaları ve Ustaları sevmiyor. Kara Hadım Ağalar, Ak Ağaları sevmiyor. Valide Sultanlar, kendinin tavsiye etmediği Gözdeleri sevmiyor. Yeniçeriler, Azepları sevmiyor. Azeplar Yeniçerileri sevmiyor. Halk hiç birini sevmiyor. Zannetmeyin ben tarih anlatıyorum. Hayır, ben tarih anlatmıyorum. Ben sadece bugün devlette var olan ve esasında devletin yıkılmasına sebebiyet veren kurumlar arasındaki çekişme ve çatışmaları anlatırken tarih denen bilgi ve tecrübe yığınını kullandım o kadar. Giriş Tarihi 1443 Osmanlı Devleti'nin insani yardım konusundaki duyarlılığını gösteren belgede, Almanya'daki Saale Nehri'nin taşmasından dolayı Jena Şehri, Naumbourg, Weissenfels ve Mersabourg daireleriyle Saks Altenburg Dükalığı'nın batı tarafları selzedelerine yardım olarak dağıtılmak üzere 750 Osmanlı Lirası gönderildiği belirtiliyor. Söz konusu yardımın 500 lirasının Sultan 2. Abdülhamid, 100 lirasının Kadın Efendi, 50 lirasının Selim Efendi, 50 lirasının Zekiye Sultan, 50 lirasının da Nimet Sultan tarafından bağışlandığı aktarılan belgede, yardımın Kazım Bey aracılığıyla Almanya İmparatorluğu'na ulaştırıldığı bilgisi yer alıyor. Saks Altenburg Dükasının da Osmanlı'nın Berlin Sefiri'ne minnettarlığını içeren bir mektup takdim ettiği kaydedilen belgede, mektuptaki şu ifadelere ver veriliyor OSMANLI PADİŞAHI TARAFINDAN ALMANYA İMPARATORU'NA 750 OSMANLI LİRASI GÖNDERİLMİŞTİR "Geçen Kasım ayında Saale Nehri'nin taşmasından dolayı Turinc bölgesindeki ahalinin çoğu zarar görmüş oldukları anlaşıldıktan sonra bunlara dağıtılmak üzere Osmanlı Padişahı tarafından Almanya İmparatoru'na 750 Osmanlı Lirası gönderilmiştir. Bu paranın bir kısmı nehrin taşmasından zarar görmüş olanlara dağıtılmak üzere ilgililere teslim olundu. Vatandaşlarımın karşılaştığı sıkıntı ve musibetler karşısında gösterilen bu insaniyetli yaklaşımınızdan dolayı son derece memnun olduğumdan bütün içtenliğimle teşekkürlerimi sunmak istedim. Şahsınız ile hanedanınızı her türlü bela ve afetlerden korumasını, Allah'tan temenni eder, bu vesile ile saygılarımın kabulünü rica eylerim." "SULTAN 2. ABDÜLHAMİD, ZORLU ŞARTLARA RAĞMEN YARDIM ELİ UZATTI" Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cevdet Erdöl, Osmanlı Devleti'nin ve Türk milletinin insani yardım konusunda son derece duyarlı olduğunu söyledi. Erdöl, Alman halkına yapılan yardımın bu duyarlılığın bir sonucu olduğuna dikkati çekerek, "Osmanlı Padişahı Sultan 2. Abdülhamid Han'ın, dönemin zorlu şartlarına rağmen, mağdur Alman halkına yardım elini uzatmıştır. Sultan 2. Abdülhamid Han'ın bu insani yaklaşımı sonrasında Saks Altenburg Dükası, teşekkürlerini ileten bir mektup göndermiş ve yapılan bu yardımın çok makbule geçtiğini belirtmiştir. Sultan 2. Abdülhamid Han'ın yapmış olduğu bu insani yardımın belgelerini, Osmanlı Arşivlerinden temin ettik ve kamuoyu ile paylaşıyoruz." diye konuştu. Prof. Dr. Erdöl, mevcut Alman hükümetinin son zamanlarda Türkiye'ye karşı sergilediği tutumu eleştirerek, "Mevcut Almanya yönetimi, vefasızlığı seçmiştir. Almanya hükümeti ve yetkilileri PKK, FETÖ dahil pek çok terör örgütüne kucak açmıştır. Yaşanan bu olaylar sadece bir vefasızlık değil, aynı zamanda ülkemizdeki birliğe ve beraberliğe kasteden tüm şer odaklarına kapılarını sonuna kadar açmak suretiyle, hainlerle iş birliğine dönüşmüştür." değerlendirmesinde bulundu. Sıcak Fırsatlarda Tıklananlar Editörün Seçtiği Fırsatlar Daha Fazla Bu Konudaki Kullanıcılar Daha Az 3 Misafir 2 Mobil - 1 Masaüstü, 2 Mobil 5 sn 35Cevap 1Favori Daha Fazlaİstatistik Konu İstatistikleri Son Yorum 5 yıl Cevaplayan Üyeler 30 Konu Sahibinin Yazdıkları 3 Ortalama Mesaj Aralığı 1 saat 15 dakika Son 1 Saatteki Mesajlar 1 Haberdar Edildiklerim Alıntılar 2 Favoriye Eklediklerim 1 Konuya En Çok Yazanlar The Nameless Man 3 mesaj Eren 2 mesaj maccik 2 mesaj maşık 2 mesaj turbolinea . 2 mesaj Konuya Yazanların Platform Dağılımı Masaüstü 14 mesaj Mobil 18 mesaj Mini 2 mesaj Uygulama 2 mesaj Konuya Özel Savaş, Osmanlı yüzünden çıkmadı. Dünya'nın birçok noktasında çok değerli topraklar vardı. Bunların başında İngiliz sömürgesi Hindistan gelir. Petrol'den önce Hindistan'ın ve Güneydoğu Asya'nın zenginliklerinin borusu ötüyordu. Afrika'da da pek çok değerli maden vardı. Çeşitli cevher madenlerinin yanı sıra sanayileşen Avrupa'nın ham madde ihtiyacını karşılayacak madenler... 1871'de parçalanmış haldeki Alman prensliklerini Prusya etrafında birleştirerek Alman İmparatorluğu'nun doğuşunu sağlayan Başbakan/Şansölye Bismarck, doğuşu itibariyle çok güçlü olan bir devleti uluslararası alana dahil etmişti. Doğumunu Fransa'nın canına okuyarak gerçekleştirmiş bu devlet, diğer güçlü Avrupa devletleri Birleşik Krallık, Rusya, Fransa ile ister istemez birçok alanda rekabete girişti. Özellikle dönemin bir sonucu olarak ham madde alanında. 1. Wilhelm ve kısa 3. Friedrich dönemlerinde bloklar üzerinden sağlamaya çalıştığı bir Güç Dengesi üzerine dış politikasını şekillendiren Bishmarck, 2. Wilhelm'in tahta oturmasıyla Wilhelm'in aynı politikayı sürdürmek istememesi ve iç politikada yaşanan uyuşmazlıklar sebebiyle görevinden ayrıldı. Kontrolü eline alan 2. Wilhelm, Weltpolitik'i benimsedi. Biraz Emperyalist bir kafa ile hareket etmeye başladı. Çeşitli Afrika sömürgelerinde Birleşik Krallık ile rekabete hatta dolaylı savaşlara/çatışmalara girdi. Fas'ta Fransa ile çatışma noktasına geldi. Afrika'nın yanı sıra başta Hindistan olmak üzere Güneydoğu Asya bölgeleri için de rekabet vardı. Süveyş Kanalı'nın açılmasıyla Wilhelm'in tahta çıkışından önce bölgede sömürgeleri bulunan ülkeler ticaret rotası bakımından güzel bir avantaj sağlamışlardı. Yol kısalmıştı. Kanalın açılmasından kısa süre sonra Osmanlı'nın Mısır'ın kontrolünü Birleşik Krallık'a vermesiyle bu kısa yolun kontrolü büyük ölçüde karşı tarafın kontrolüne geçti. Alman İmparatorluğu, 2. Wilhelm ile birlikte hala Güneydoğu Asya için önemli bir konumda bulunan Osmanlı ile ilişkilerini kuvvetlendirmeye başladı. Özellikle askeri ve ekonomik alanlar olmak üzere birçok alanda danışmanlık sağlandı. Ticari ilişkiler artırıldı. Çeşitli alanlarda imtiyazlar elde edildi. Bazı doğal kaynakların işletilmesi, önemli demiryolu projelerinin alınması vs. 2. Wilhelm'in bu polikasının aksine Şansölye Bishmarck bizi hiç sevmezdi. Zira bizim Balkanlar'daki topraklarımız yüzünden kurduğu ittifaklarda sürekli sorunlar yaşanıyordu. Tehdit olarak görülen Fransa'ya karşı aynı etnisiteden olunması sebebiyle doğal müttefik olarak görülen Avusturya'nın yanı sıra, 2 cephede birden savaşma ihtimalinintehlikesinin de etkisiyle Rusya ile de müttefik olmaya çalışıyordu. Ancak Avusturya ve Rusya'nın çıkarları Balkanlar'da şiddetli bir şekilde çatışıyordu. Avusturya bölgeyi kendi nüfuz alanı olarak görürken, Rusya da Büyük Rusya ve Akdeniz hayalleri ile Slavlar üzerinden bölgeyi kendi hakimiyetine almayı hedefliyordu. Şimdi akıllara; Rusya Akdeniz'e Osmanlı üzerinden inmeye çalışmıyor muydu sorusu gelebilir. Evet çalışıyordu. Ancak önüne daima bir engel çıkıyordu. Güç Dengesi'nin hasını uygulayan Birleşik Krallık 1878'e kadar Osmanlı'nın müttefiği! idi. Bu süre içerisinde Rusya'nın her denemesini geri püskürtmüştür. 1878 sonrasında yakınlık üzerine kurulu politikasından vazgeçse de diğer Avrupa devletleri ile birlikte yine de Rusya'nın fazla ilerlemesine izin vermiyorlardı. Peki Balkanlar'da izin verdiler mi? Yine hayır. Zira adamların derdi Osmanlı değildi. Kendi ticaret rotaları idi. Rusya, adamların hakim oldukları alanlarda pay alabilmek için Çin/Mançurya üzerinden denemeye çalıştığında da izin vermediler. Bu sefer de Japonya ile müttefik olan bir Birleşik Krallık karşımıza çıkıyor. Birçok noktada gerilim sürekli artmaya devam etmiş. Sonunda Bosna yüzünden araları gergin olan Rus destekli Sırbistan ve Alman destekli Avusturya-Macaristan, Avusturya Prensi'nin Bosna'da bir Sırp Milliyetçi tarafından öldürülmesi ile çıkan kıvılcımla ateşi yakmışlar. Not Her ne kadar az değinmiş olsam da Balkanlar en gergin alandı. Almanya'nın kendisi gibi sonradan uluslararası arenaya dahil olan ama çok daha zayıf durumdaki İtalya'nın da dahil olmasıyla kurduğu Almanya - Avustuya-Macaristan - İtalya ittifakına karşı Birleşik Krallık - Fransa - Rusya ittifakı. İttifaklar savaştan yıllar önce oluşturulmuştu. İtalya yine savaştan önce tarafını değiştirmişti bile. Osmanlı, Almanya ile anlaşılmış olunmasına rağmen savaşa, Hükümet ve Meclis arası uyuşmazlıktan doğan taraflar arasında git gel sebebiyle başladıktan kısa bir süre sonra dahil olmuştu. Osmanlı burada dilimlenmeyi bekleyen koca bir pasta gibiydi. Orta Doğu ve Kuzey Afrika'daki faaliyetleri henüz 19. yüzyılda başlayan Batı'nın konumu sebebiyle önemli ve malum kaynaklardan zengin bu toprakları, zaten artık kendini hem iç hem de dış tehlikelerden korumayı beceremeyecek hale gelmiş Osmanlı'da bırakması beklenemezdi. Avrupa devletleri birbirini hiç sevmez siz bakmayın AB falan ortak Avrupa hikayelerini içten içe birbirlerinin kuyusunu kazmanın peşindedirler. bakınız savaşı birbirlerine neler yapmışlar. Almanya diğer ülkelere göre çok geç sömürge olayına girdi. Bir de bulunduğu fiziki konum itibari ile denize kıyısı olmadığı için İngilizler kadar yayılmacı bir politika izleyemediler. İlk olarak Denizaltıyı icat ederek İngiliz ve Fransız ticaret gemilerini batırdılar. O yüzden de Fransa ve İngilizler ile müttefik olma şansları hiç kalmadı. Çünkü Almanların zaten gözü İngilizlere ait sömürgeleri ele geçirmekti. Savaşın başlıca sebebi de buydu zaten. başlık komple hatalı o tamam uyarılmış savaşın çıkma sebebi asla osmanlı değil, zaten toprak isteyip alamayan kalmadı bu da kısmen düzeltilmiş avrupa tarihi okunursa almanya kendi siyasi birliğini bile sanayi devrimi dolaylarında kurdu, kaldı ki avrupada siyasi birlik değil güç ve sömürge mücadelesi vardı sonuçta bu mücadele 2 dünya savaşı çıkarttı daha sonra uluslararası politika esasları oluştu yavaş yavaş artık hiçbir avrupa ülkesi tek çaresi savaş olacak kadar başıboş ve çaresi bırakılmıyor almanya o iki savaşa da mecburdu, risk aldı kaybetti şuan en iyi ekonomilerden biri avrupada biz bir tane kaybettik, almanya kadar sert yaptırımlar da yoktu sonuç yerlerdeyiz tarih eğitimi çok kötü bizde Tam olarak amaçları Osmanlı toprakları değildi çünkü Avrupa Alman imparatorluğu kurmakti amaçları Avrupa kıtasında rekabeti istemiyor zaten protestan yanları da var ayrıca Fransa ve İngilizlerle daha öncede savaştılari için onların hammadde kaynaklarına çöküp yarım kalan önceki savaşların hesabını kapatmak istiyordu zaten 2. Dünya savaşını da bu kafayla düşündüler yoksa herkesin şamar oğlanı yaptığı Osmanlıdan toprak almak kolay önemli olan İngilize bi dur demek Akrostiş yapacağım diye fazla zorlamışsın Osmanlı'nın en çok toprak kaybeden padişahını yücelten insanlara Osmanlıyı anlatamazsın. Hatta ve hatta bu insanlara hiçbirşey anlatamazsın çünkü anlamıyorlar. Bunların kendi "tarihçi"leri var. Neler neler saçmalıyorlar bir görseniz aklınız hayaliniz durur. Lanet olsun böyle insanlara dersiniz. Bir taraflarından tarih uyduruyorlar, bu kitlede herşeye inanıyor. Vallahi bunlar eğitilmezdir. Almanya osmanlının yanında savaşa girmedi ki. Osmanlı almanyanın yanında savaşa yancı olan osmanlı zaten. O zamanlar Osmanlı'nın süper güç olmadığını ben de biliyorum nedense bazı arkadaşlar mesajımdan böyle bir sonuç çıkarmış nasıl çıkardılarsa? Almanya'nın Osmanlı'nın yaninda savaşa girmediği, Osmanlı'nın Almanya'nın yanında savaşa girdiği konusunda haklısınız. Ayrıca savaşın sırf Osmanlı'yı yıkmak için çıkmadığını da biliyorum ama Osmanlı toprakları da göz koyduğu topraklardandı bunu da kabul etmek lazım. Saygı çerçevesinde cevap veren arkadaşlara teşekkürler. İşler hangi ara sarpa sarınca savaş başladıktan 1 yıl sonra mı dahil olduk neredeyse aynı anda için de iki görüş vardı birincisi bize yük olurlar zayıf bir zayıfda olsa Osmanlı Osmanlıdır Osmanlıyı kullanmayı görmüş bulunmaktayız Kimse boşuna Alman düşmanlığı yapmasın Liman Von SAnders birçok üst yetkili işini savsaklayan ciddiyetsiz ve ahinlik yapan adamları görevden Ve Avusturya bize top vve bu topu kullanacak bakımı yapacak ve koruma müfrezesini içeren ekipler gemileri boğazı kapatmayı düşünmüştür ancak ingiliz ve fransız donanması akdenizde fırsat vermediği için Almanlara boğaza ancak karadan yardım edebilmişlerdir. Ayrıca Almanların gönderdiği bir kaç uçağımız da bu savaşta kullanılmıştır Ustam yorumlarınızı bekliyoruz turbolinea Paşalarımızı n anılarında almanların savaş kazanınca pekte bizim topraklarımızda çıkmaya niyeti olmadığı vurgulandı hatta kafkaslarda almanlarla çatışan komutanlar var Sıkışma meselesi ise cepheyi yaymak için bizi savaşa zorladılar askeri kanadı vaatlerle ikna ettiler siyasiler pek savaş yanlısı değillerdi Hatta talat paşa delikanlıyı zaptedemiyorum demiştir Enver Paşa için Elbetteki çıkarları vardı bizim kara kaşımıza gözümüze yardıma Abdülhamitten başlaraka yakınlaşmalar Alman çeşmesi silahlar şunlar bunlar Padişahların veliahtların Almanya gezileri şunlar bunlar. Sayfaya Git Sayfa Almanya’nın Osmanlı Devletinin Yanında 1. Dünya Savaşına Girmesini İstemesinin Sebepleri •Osmanlı’nın savaşa girmesiyle açılacak yeni cephelerle rahatlamak, •Osmanlı padişahının Halifelik konumun­dan yararlanarak tüm İslam dünyasını savaşa sokarak ingiltere’yi zor durumda bırakmak, • Osmanlı Devleti’nin Jeopolitik konu­mundan faydalanarak Boğazları ve ingiltere’nin Uzak Doğu’ya giden sömür­ge yollarını Süveyş Kanalını elde tut­mak, • Berlin -Bağdat demiryolu hattını kurarak Musul ve Kerkük petrollerinden faydalan­mak, •Osmanlı’nın asker gücüyle Alman tekno­lojisini birleştirmektir.

almanya osmanlıyı neden yanında istedi